-
Alışveriş sepetiniz boş!
Montessori Yönteminin Dayandığı Temel İlkeler
Montessori yönteminin dayandığı dört temel ilke bulunmaktadır. Bunlar; (1) "kendi başıma yapmama yardım et", (2) her canlı varlığın kendine özgü bir gelişme planı vardır, (3) ortam çocuğun yoğunlaşmasına elverişli olmalıdır, (4) çocuğun gelişim evreleri "hassas dönemler"den oluşmaktadır.
Birinci İlke: "Kendi başıma yapmama yardım et"
Bu ifade, Montessori yönteminin en sık tekrarlanan temel formülüdür. Bu formüle göre, çocuk eğitimin nesnesi değildir, eğitimin gerçek bir rehberidir ve yetişkinin yapacağı iş onu izlemektir.
Esas itibariyle "insanoğlu kendi kendini inşa eder." Yetişkinin görevi çocuğun kendisini inşa etme sürecinde ona eşlik etmektir. Ve öncelikle onun kendisini geliştirme ve inşa etme sürecinde önüne çıkan engelleri kaldırmaktır.
Kendini inşa etme sürecinde kesinlikle bir çalışma söz konusudur. Dış uyarıcılardan hareketle, yaratıcı coşkunun derin yönelimlerinin emri altına gireriz ve ancak söz konusu yönelimlerin kumandası altında olacağımız şeyi olabiliriz.
"Çocuğun çalışması kendi varoluşunu olgunlaştırmaya yarar ve çevre yalnızca onun hareket alanını oluşturur. Çocuk bu alanda -iç ve dış bileşenler- çılgınca eğlenmek ister. Örneğin bir çocuk pirinç bir kabı defalarca yıkadığında ve bu çalışmayı kap çoktan temizlenmiş olmasına rağmen birçok kez tekrarladığında, kendi iç amacını, kişiliğinin inşasını takip eder. Bu şekilde aktif olmak onu büyütecek ve yetişkin yapacak olan eylemin uzatılması ve yeniden üretilmesidir yalnızca."
İkinci İlke: İçkin (kendiliğinden) yapılanma planı
Montessori yöntemindeki temel anlayış: Her canlı varlık kendi gelişme planına sahiptir. Yani her canlı varlık, kendi gelişim çizgisini takip ederek gelişmesini tamamlar. Montessori'ye göre, bireylerin niteliklerinin belirlenmesinde "hayatın doğal düzenine göre önceden yapılan bir şema " önemli rol oynamaktadır.2
Eğitimin temel görevi, çocuğun söz konusu düzen ve şema bağlamında hareket edebileceği ortamları geliştirmektir. Çocuk ancak, belirtilen nitelikteki ortamlarda çalışmalarım özgürce gerçekleştirebilir. Eğitim sürecinde çocuğun özgür olması, çocuğun içkin yapılanma planını izleyen normal gelişim sürecini engelleyen kösteklerden kurtulması anlamına gelir. Yani, gelişim süreci önündeki engeller ortadan kalktıkça çocuğun özgürlüğü ile buluşma imkânı artmaktadır. Her varlık, gelişimini tamamlayabileceği gizil güçlere sahiptir. Her varlık gibi, her çocuğun da kendi gelişimim tamamlamasına destek olabilecek bir gizil gücü vardır.
"Gerçekte, çocuk kendi gizemli varoluşunun anahtarını doğumuyla birlikte getirmektedir. Kendi ruhunun doğal yapılanma planına ve gelişimi için programlanmış temel hatlara sahiptir. Bütün bunlar başlangıçta çok kırılgan ve. son derece hassastırlar, yetişkinin vakitsiz ve abartılı müdahalesi bu planı yok edebilir veya gerçekleşmesini tehlikeye sokabilir"
Çocukla sürekli etkileşimde bulunan yetişkinlerin öncelikle çocuğun bu özelliğini iyi bilmeleri ve çocukla iletişimlerini bu çerçevede oluşturmaları gerekmektedir. Çocuktaki doğuştan var olan gelişim programına saygı göstermeli ve gelişimin doğal yapısına uygun bir biçimde tamamlanması için uygun ortamlar oluşturmalıdır.
Üçüncü İlke: Odaklanma ve dikkat
Eğitimci çocuk için amaçlı bir çevre ve ortam oluşturmalıdır. Bu ortam ona normal gelişme yönünde tüm varlığını toplamasına ve tüm dikkatini yoğunlaştırmasına imkân vermelidir. "Odaklanma doğası gereği kendi kendine eğitimin gerçek başlangıcını oluşturur ve çocuğu özgürleştirir"
Öğretmenin temel görevlerinden biri uygun bir eğitim ortamı düzenlemektir. Hazırlanan ortam odaklanmayı, iç düzeni, faaliyete yönelimi sağlamalıdır. Çocuğa çok sıkı incelemelerde bulunma imkânı vermeli. Kısacası ortam çocuğun gelişim özellikleri dikkate alınarak uygun bir biçimde düzenlenmelidir.
"Çevre çocuğa yoğunlaşma ve seçme imkânı vermelidir. Bu çevrede bulunan nesneler çocuk tarafından kolayca öğrenilmelidir. Çocuğun, zamanı geldiğinde, hatırlayabileceği belli sayıda nesne olması gerekir. Bu çevrede nesnelerin yerleri belli olmalıdır. Böylece dikkat dağıtmayacaktır. Çocuk bir faaliyet seçtiği zaman, bu seçim bilinçlidir ve yoğunlaşma kolay olur. Çocuk bir salona girdiğinde, içsel dürtülerle uyarılarak ifade etmek istediğinde, yeni veya alışılmamış nesnelerle dikkati dağılmaz. Belli, bildik bir çevrenin üzerimizdeki etkisi çok büyüktür, dikkatimizi dağıtmayan ve zorunlu her şeyi bulunduran bir çevre olsun. Çünkü biz bu çevreyi biliyoruz ve oraya alışmışızdır, orada kendimizi güvenli hissederiz."
Dördüncü İlke: Gelişme Evreleri ve Eğitim
Doğada kayıtlı kronolojik bir düzen vardır. Bu düzen çocuğun gelişme aşamaları, yani "hassas dönemler" olarak kendini göstermektedir. Eğitim bu dönemlere duyarlı olmalıdır.
Gelişim çizgisel bir seyir takip etmemesine rağmen, eğitim sistemi tamamıyla bu yanlış dogma üzerine inşa edilmiştir. Gelişme düz bir çizgi değildir, bir başkalaşımdır ve birbiri ardına gelen aşamalardan oluşmaktadır. Eğitim kendisini bu duruma uydurmak zorundadır.
Çocuklar bir gün yetişkin olacaklar ve hemen şimdi geleceklerini inşa etmeye başlamaktadırlar. "Hayatta başarılı olmak" için, her şeyden önce kendilerine güvenmeleri gerekir. Kendine güven aynı zamanda başkasına saygı temeline dayanmaktadır. Çocuğun kendine güven duygusu 0-6 yaş arasında kökleşmeye başlamaktadır.
Yetişkin bu dönemde çocuğun bu görevi başarılı bir biçimde yerine getirmesinde yardımcı olmalıdır. Bunun için yetişkin çocuğa bağımsız hareket etme, kendi başına yapabilme ve bağımsız düşünme imkânı vermelidir.Bunu yapabilmek için, evde anne-baba, okulda öğretmen çocuğun hizmetine çocuğa uygun bir çevrede uygun öğretim materyali sunmalıdır. Bu materyal, çocuğun kültürün temel kavramlarını (yazma, okuma, matematik, biyoloji, coğrafya...) kendi kendine keşfetmesinde yardımcı olmalıdır. Çocuğun kişiliğinin ve zekâsının gelişmesinde, hareket etme, gözlem yapma, beş duyu organının hassaslaştırılması, sosyalleşme ve çalışmadan zevk alma önemli bir işleve sahiptir. Bu nedenle eğitim ortamı bu esaslar dikkate alınarak düzenlenmek durumundadır.
Böyle bir ortamda, "Çocuğu harekete geçirmek için öğretmenin küçük bir işareti yeterlidir. Gerisi kendiliğinden gelir. Çocuklar birbirlerinden öğrenmektedirler, büyük bir tutkuyla bir işe başlamakta ve onu sevinç içinde bitirmektedirler. Bir arkadaşlık duygusu, karşdıklı olarak birbirine yardım etme arzusu bu dingin faaliyet ortamında ortaya çıkıyor. Çok daha hoş olan bir şey ise, büyük çocukların küçük arkadaşlarının ilerlemeleri ile akıllı bir biçimde ilgilenmeleridir.''
Çocuğun ortamla etkileşim koşulları, kendine özgü gelişim planı, odaklanmayı teşvik eden ortam ve çocuğun gelişim evreleri, Montessori yönteminin dayandığı temel unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla çocuğun yetişmesine katkı sağlamak isteyen her yetişkin bu hususlar çerçevesinde hareket etmelidir.
Çocuk, içinde bulunduğu çevrede kendine özgü bir çalışmaya giriştiğinde bir yardım istemedikçe yetişkin ona müdahale etmemelidir. Doğal yönelimleri, kendisine zarar verebilecek durum söz konusu olmadığı müddetçe, engellenmemelidir. Zira çocuğun içinde bulunduğu ortamdaki yönelimleri kendi doğal tasarımı çerçevesinde kendiliğinden gerçekleşmektedir. Dolayısıyla çocuğun yönelimlerini baskılamak, bir anlamda onu doğal gelişiminden uzaklaştırmaktır. Yani kendisini doğru bir biçimde inşa edip sorunsuz bir yetişkine dönüştürmesini engellemektir. Hiçbir yetişkinin buna hakkı yoktur.
Çocuk, bir çalışmaya odaklandığında rahat bırakılmalıdır. Odaklanma anı, bir anlamda öğrenmenin oluştuğu andır. O ana müdahale, işin tamamlanmasını ve iş üzerinden öğrenmenin oluşmasını engellemek demektir. Çocuğun elinden mutluluğunun koparılıp alınmasıdır. Bir yetişkin olarak bizler bir çalışmaya yoğunlaştığımızda, dışarıdan bir müdahale nasıl ki bizleri çok rahatsız ediyor ise bizim de çocuklara müdahalemiz onlarda aynı ve hatta daha fazlası bir etki meydana getirir.
Hassas dönemler konusunda da dikkatli olmak gerekir. Eğitsel faaliyetler "hassas dönemler" çerçevesinde tasarlandığında anlamlı olur ve çocuk kendisine sunulan faaliyetleri doğal yönelimi doğrultusunda gerçekleştirir. Her gerçekleştirdiği faaliyet ona anlamlı bir haz verir.